15 Ağustos 2015 Cumartesi

Küçük Prens




           Özellikle son zamanlarda çok satılan bir kitap ''Küçük Prens''  . Eminim ki bu kitlenin büyük çoğunluğunu küçükler değil de büyükler oluşturuyor. Çocukların ve hep çocuk kalmayı isteyenlerin hikayesi diyebilirim küçük prens için. Küçükken ben de bu kitabı okumuştum mesela. Ancak gelin görün ki bir şey bile anlayamamıştım. Kanımca; bu kitap küçükler için bir kitap gibi gözükse de büyükler için içerik itibariyle daha uygun gözüküyor.

        Konusuna gelecek olursak ; küçük prensin gezegen gezegen gezerek büyüklerin davranışlarına dair yaptığı gözlemler ve en sonunda biricik gezegenemiz Dünya'ya uğraması diyebiliriz. Kitap, biz büyüklerin yaptığı hatalara, küçük çocuklara aşıladığımız yanlış davranışlara değiniyor. Kitabı okuduktan sonra şöyle düşünüyoruz ( en azından bende öyle olmuştu) : Kardeşime sürekli söylediğinin saçma olduğunu , böyle sorular sormaması gerektiğini söylüyorum bazense dediğine hiç aldırış etmiyorum. Peki ya onun düşünceleri değil de benimki saçmaysa ? Ya ben istemeden onun hayallerini ezip geçiyorsam ? Veya bu kitabı okumadan önce sahiplenme duygusunu unuttuğumu , bin şeye değil de bir şeye gerçekten sahip olduğumda onun beni daha çok mutlu edeceğini önceden fark etmemiştim.

   Kitap bazı duyguları hatırlamamızı ve fark etmediklerimizi fark ettirmesi bakımından gerçekten önemli. Bize yanlışlarımızı ve bazen istemeden de olsa çocukların şevkini kırıp onları kötü yönlendirdiğimizi anlatıyor. Bu yüzden; ebeveynlerin mutlaka okuması gereken bir kitap. Hayatı nasıl  yaşamamız gerektiğini hatırlatması ve farkındalıklara işaret etmesi bakımından da tüm yetişkinlikler okumalı !

   Kitapta ilgimi çeken sözlerin  bazılarını da size aktarmak istiyorum:

'' Büyüklere , pencerelerinin önünde sardunyalar, çatısında güvercinler olan kırmızı tuğlalı çok güzel bir ev gördüm, dediğinizde o evi hayal etmeyi başaramazlar. Şöyle demelisiniz: ''Yüz bin frank değerinde bir ev gördüm.'' İşte o anda, '' Ne kadar güzel!'' diye haykırırlar.''

''Çocuklar, büyüklere karşı anlayışlı davranmalıdırlar.''

''Kelebeklerle tanışmak istiyorsam bir veya iki tırtıla tahammül etmeliyim.''

'' İnsan görmeyi, yalnızca kalbiyle başarır. Aslolan göze görünmez.''


      Sonuç olarak ; Her insanın kitabı bitirdiğinde ; '' Keşke hepimiz çocuklar gibi yaşasak!'' diyeceği bir kitap ''Küçük Prens '' ! Siz bu kitap hakkında ne düşünüyorsunuz?



1 Ağustos 2015 Cumartesi

Zor Bulunan Bir Arkadaşlığın Hikayesi : Can Dostum

 Tatil, bayram derken uzun süredir blogda yazamıyordum . Hazır tatilden gelmişken şu ana kadar izlediğim en güzel filmlerden biri hakkında yazı yazmak istedim : Can Dostum...




                        Can Dostum veya İngilizce adıyla The Intouchables bize ırk , sosyo-ekonomik durum  ve hayata bakış açısı gibi etkenler göz önüne alındığında birbirinden çok farklı olan iki insanın yani bedensel engelli , zengin Philip ile varoşların delikanlısı Driss 'in sıradışı dostluğunu anlatıyor. Bu film Fransa 'da  gişe rekorları kırarken aynı zamanda başrol oyuncusu Omer Sy ' a da ödül getiriyor.



                      Film hakkında yorumlarıma gelecek olursak; ilk başta üzücü gibi gözüken ama aynı zamanda içine yerleştirilmiş ince esprileri de barındıran bir film. Benim gibi film izlerken ağlamaktan hoşlanmayan biriyseniz bile onyargilariniza yenilmeden hemen izleyin derim. Sırf bu yüzden bu filmi görüp de uzun süredir izlemeyi erteliyordum ama şimdi izlemeden  geçen vaktime üzülüyorum ! Biraz spoiler vermek gibi olmasın ama bu filmi btirdiğinizde yüzünüzde tatlı bir gülümseme kalacağına emin olabilirsiniz. Bu filmi hayattan bıkmış bir halde izlerseniz yaşamın ne kadar güzel olduğunun da farkına varabilirsiniz... Aynı zamanda filmdeki oyunculuklar da muhteşem ... Başroller çok iyi iş çıkarmış özellikle Omar Shy çok iyi bir karakter yaratmış... Esprili , umursamaz ve hayattan zevk almasını bilen bir karakter... Unutmadan , filmin müziklerinin de film kadar etkileyici olduğuna emin olabilirsiniz.

              Sonuç olarak;  İmdb puanı 8,6 olan ve emin olun ki bu puanın hakkını fazlasıyla veren yer yer gülümseten yer yer düşündüren , arada siyasi dokundurmalar içeren  ve zıtlıklara da dikkat çeken  güzel  bir film izlemek istiyorsanız kesinlikle izleyin derim!

             Peki siz bu film hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyorum :)...


16 Temmuz 2015 Perşembe

Death Note Sınırları Zorlayacak!!





                   Bir önceki yazımda Death Note'dan bahsetmişken ve hazır yeniden izliyorken en sevdiğim anime olan Death Note hakkında bir yazı yazayım dedim , böylece konusu sadece kitap olan blogumun dışına çıkıp aynı zamanda dizi,film,müzik vb. konuları da içermesi kararını aldım. Umarım beğenirsiniz :)

        Konusundan kısaca bahsedersek; Yagami Light, 17 yaşında bir lise öğrencisidir. Çok zekidir ve girdiği her sınavda Japonya 'da derece elde etmektedir. Aynı zamanda günlük hayattaki adaletsizliklere karşı duyarlı bir yapıya sahip olan  Yagami, yaşıtlarının ötesinde bir olgunluğa sahiptir. Bir gün bir shinigaminin ( shinigami , bir tür ölüm meleği)  Dünya'ya düşürdüğü ölüm defterini bulmasıyla Yagami'nin hayatı değişir. Bu defterin içine adını yazdığı kişiler belli bir süre sonra kalp krizi geçirerek ölmektedir. Yagami , bu defteri suçluları cezalandırmak için kullanmaya başlar ve zamanla ''Kira'' takma adıyla tüm Japonya'da ünlü olur. Kimileri onu bir kahraman olarak görmekteyken kimileri korkmaktadır. Japon polisi ise bir yandan Kira'yı bulmaya çalışmaktadır. Japon polisi tam bu konuda ümidini yitirmişken Japonya'nın en ünlü dedektifi L'nin olaya dahil olmasıyla işler ciddileşecektir. Bugüne kadar nerdeyse kimsenin gerçek adını bilmediği ve yüzünü görmediği  L ve Kira arasında nefeslerinizi kesecek bir -tabiri yerindeyse- satranç oyunu başlayacaktır. Emin olun siz de benim kadar bu büyülü oyundan etkilenecek ve bu iki dehanın kapışmasını heyecanla izleyeceksiniz!


     Ben polisiye ve fantastik türde dizileri çok severim. Bu anime ikisinin de harmanlandığı güzel bir yapım olduğu için her izleyişimde ayrı bir zevk alıyorum! Başrol karakterimizi herkes sevmese de dedektif L'yi sevmeyen yok diyebilirim! Yer yer L ve Kira'nın konuşmalarından bir şey anlayamasam da normal bir insan olduğum için bunu doğal karşılıyorum. Aynı zamanda animenin çizimleri konusu gibi çok hoş. Özellikle o shinigamiyi nasıl çizmişler hala akıl sır erdiremiyorum. Müziklerine gelecek olursak özellikle birinci sezonun başlangıç müziği çok hoş. Aynı zamanda bazı karakterler çıkarken çalan çok hoş müzikler var. Karaktere özgü müzik desek daha doğru olur. L çıkarken çalan müzik de içlerinden en iyisiydi diyebilirim. İkinci sezonu birincisi kadar beni etkilemese de ikinci sezonun sonlara doğru çok güzelleştiğini de eklemem gerek ;)

   Bu arada  , animenin  aynı adlı bir filmi de var. 3 bölümden oluşuyor. Yagami karakterini sevmesem de L karakteri cuk oturmuş diyebilirim.





     Unutmadan , anime diye bu çizgi film izlemem demeyin! Zira, bu anime imdb'den 9 puan alarak en iyi diziler sıralamasında 20.sırada kendine yer bulmuş. Yakın zamanda da Hollywood yapımı filmi çekilmesi planlanıyor.

     Sonuç olarak ; kesinlikle izleyin derim. Hem bu anime animelerle tanışmak için güzel bir başlangıç diyebilirim!

     Siz Death Note hakkında ne düşünüyorsunuz?
     

 

14 Temmuz 2015 Salı

Haruki Murakami / İmkansızın Şarkısı





                      Haruki Murakami'nin uzun süredir okumayı istediğim ve sonunda da okuduğum güzel kitabı ''İmkansızın Şarkısı'' yazarın kendi hayat hikayesinden esinlenerek yazdığı 1960'lı yılların Tokyo 'sunda geçen bir dram türünde kitap. Bu bakımdan ''Sahilde Kafka'' dan çok daha farklı bir boyutta diyebilirim. Ayrıca Haruki Murakami kitapları okurken Japonya ' ya gitmek için büyük bir istek duyduğumu da eklemeliyim!

     Gelelim kitabımızın konusuna ; bir gün uçakta giderken 37 yaşındaki Watanabe , Beatles'ın Norwegian Wood şarkısını duymasıyla geçmişe , üniversite yıllarına gider. Watanabe en yakın arkadaşını kaybetmiş, en yakın arkadaşının kız arkadaşına yani Naoko'ya aşık olmuştur. Naoko ile arasındaki ilişkiyi daha çözememişken araya deli dolu ve güzel bir kız olan Midori'nin girmesiyle işler değişecektir...

     ''Norwegian Wood'' kitabımızın orijinal adı. Beatles'ın da bir şarkısı aynı zamanda . Bunun dışında kitapta Beatles ve başka sanatçıların da çok güzel parçalarına yer verilmiş ve aynı zamanda '' Sahilde Kafka'' da olduğu gibi güzel kitap önerileri sunuyor bize. Notlarıma aldığım kadarıyla müziklerden Beatles Norwegian Wood, Michelle, Here Comes the Sun ve Brahms Dördüncü Senfoni, Henry Mancini Dear Heart ; kitaplardan Scott Fitzgerald / Muhteşem Gatsby , Thomas Mann / Büyülü Dağ , Joseph Conrad / Lord Jim , Faulkner / Ağustos Işığı bunlardan bazıları...


    Kitabın aynı adlı Japonya 2010 yapımı filmi de bulunmakta . Filminde de başrolde çok sevdiğim Japon oyuncu Kenichi Matsuyuma oynuyor. Death Note animesinin filmini izleyenler bilir orada ''L'' rolünde oynuyordu.




        Kitabımız seks , ruhsal bunalımlar ve intihar temalı sahneler içeriyor. Kitapta karakterler ruhsal sorunlarıyla yansıtılıyor aynı zamanda yazarımız o dönem Japonya'sındaki siyasi karışıklıklara da değiniyor.

      Sonuç olarak; kitabımız ''Sahilde Kafka'' kadar güzel olmasa da iyi bir kitaptı diyebilirim. Sürükleyici idi ,  2 günde bitirdim! Siz de mükemmel şarkılarla tanışmak istiyorsanız ve aynı zamanda biraz da dram arıyorsanız okuyabilirsiniz.

    Peki, siz bu kitap hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyorum...

11 Temmuz 2015 Cumartesi

JEAN-CHRISTOPHE GRANGE/ SİYAH KAN





                     '' ÇABUK SAKLAN , BABA GELİYOR!''

         Grange ile ilk tanışmam bu kitapla oldu veson derece etkileyici bir kitaptı . Özellikle sonunda
 '' What the hell is that?'' diye içinizden geçirmeniz olası  çünkü kesinlikle tahmin edemeyeceğiniz bir şekilde bitiyor. Bu kitap bana Dan Brown'un kitaplarını hatırlattı aslında ... Tek farkı içinde cinayet faktörü daha çok olması. Aynen Dan Brown gibi farklı ülkelerde geçen aksiyonla yoğrulmuş olan bir olay örgüsü var ve aynı Dan Brown gibi size çeşitli kültürel bilgiler veriyor , bu sayede kitabı sadece eğlence ve kafa dağıtmak için okumadığınızı hissediyorsunuz. Örneğin; nu kitapta bize verilen bilgiler  daha çok medikal bilgilerdi.

       Konusundan bahsedecek olursak; Marc bir gazetecidir. Eskiden paparazzilik yapan Mark yaşadığı büyük travmadan - sevdiği kadının ölümü - sonra kendini 3.sayfa haberlerine adamıştır. Cinayet davaları araştırmaktadır. Jacques Reverdi ise eski bir dalış ustası aynı zamanda da kadınları acımasız bir şekilde öldüren bir seri katildir. Marc'ın ise Jacques Reverdi cinayeti son derece ilgisini çekmiştir , bu olayın derinlerine inmek ve gerçeği öğrenmek istemektedir. Ancak Marc'ın bilmediği bir şey vardır o da artık hayatının eskisi gibi olmayacağıdır ...


     Kitap hakkında yorumlarıma gelecek olursak ; en başta yani yaklaşık bir 70 sayfa kadar açıkçası kitap bana sıkıcı gelmişti ama sonra kitap sizi etkisi altına alıyor ve bir daha o etkiden çıkamıyorsunuz deyim yerindeyse... Ve sonu insanı çarpacak cinsten etkileyici bir sondu...

    Özet olarak ; okuyabileceğiniz güzel bir kitap. Özellikle benim gibi Dan Brown tutkunuysanız ve cinayet romanlarını seviyorsanız neden okumayasınız?

     Siz bu kitap hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyorum ...

 

9 Temmuz 2015 Perşembe

Simyacı/ Paulo Coelho



       
       Simyacı, okurken yer yer sıkılacağınız , yer yer derin düşüncülere dalacağınız bir kitap. Sürükleyicilik ? Eğlence?... Üzgünüm, bunları arıyorsanız bulamayacaksınız ama kendi hayatınıza dair bazı şeyleri düzeltmeniz gerektiğini veya aynı duyguyu kendinizin de yaşadığını düşünebilir-siniz. Ayrıca bol bol güzel sözler ve yaşam felsefenizi oluşturmaya yarayacak temel şeyler bulabilirsiniz.

     Konusuna gelecek olursak : Endülüslü genç çoban Santiago ' nun hayalleri vardır. Tüccarın kızıyla evlenmek istemektedir ayrıca sürekli gördüğü hayallerinin peşinden koşmak istemektedir. Peki bu yola çıkmalı mıdır? Yoksa hepsi boş bir hayal midir? En sonunda yola çıkmaya karar verdiğinde Santiago yaşayacağı bu masalsı deneyimden habersizdir.

     Bu kitap bize hayallerimizin peşinden koşmamız gerektiğini , hepimizin kişisel amacını gerçekleştirmek için bu dünyada olduğunu , asla ama asla yılmamamız gerektiğini ve sonunda beklediğimizden çok daha fazlasını bulacağımızı anlatıyor. Okudunuz mu bilmiyorum ama bu kitap bana  Leyla ile Mecnun'u hatırlattı açıkçası. Neyse daha fazla spoiler vermeden beğendiğim zilyon tane sözden en sevdiklerimi size aktarmak istiyorum ;)

    '' Düşümü gerçekleştirmekten korkuyorum , çünkü o zaman yaşamak için bir sebebim olmayacak. ''
   '' Neden yüreğimi dinlemek zorundayım ? 
     - Çünkü onu susturmayı hiçbir zaman başaramazsın.''
  '' Kendini küçük görme , hayat söylediklerini duyabilir ve gelecek sefere daha azını verebilir.''
  '' İnsan sevince nesneler daha çok anlam kazanıyor.''
 '' Bir kere olan bir daha asla tekrarlanmaz. Amma ve lakin iki kere olan mutlaka üçüncü defa olacaktır.''
 '' Bir düşü gerçekleştirme olasılığı yaşamı ilginçleştiriyor . ''

                 Sonuç olarak; okurken sıkılacağınız ama kendi hayatınıza yönelik birçok çıkarımda bulunacağınız bir kitap arıyorsanız okuyun derim. Çünkü bence herkesin okuması gereken önemli bir kitap.

             Siz bu kitap hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyorum :) 

   





8 Temmuz 2015 Çarşamba

Sahilde Kafka / Haruki Murakami



                      Sahilde Kafka , bir sürü ilkleri yaşatabilecek bir kitap... İlk olarak Japon edebiyatından okuduğum ilk  kitap oldu mesela ve ilk defa  olağanüstü ögelerle felsefenin harmanlandığını gördüm. Felsefe dedim diye hiçbir şey anlamam diye gözünüz korkmasın kesinlikle öyle değil. Felsefeden anlamayan insanların bile bir şeyler anlamasını sağlayan akıcı bir kitap. Çok rahat bir şekilde okunuyor ve sürükleyici.

         Ne kadar spoiler vermek için yanıp tutuşsam da olabildiğince spoiler vermeden konusunu anlatacağım. Kafka Tamura 15 yaşında evden kaçar. Sebebi ise babasının uğursuz kehanetidir. Bu kehanete göre ablasına cinsel saldırı suçunda bulunacak annesi ile de beraber olacaktır. Bir yandan Kafka Tamura 'nın hikayesi anlatılırken diğer yandan da ayrı bir koldan ilerleyen Nakata'nın hikayesine konuk oluyoruz. Ve emin olun Nakata 'ya bayılacaksınız , çok orijinal ve sıcak bir karakter olmuş . Zaman zaman da onun için cidden üzüleceksiniz. Adamın dibisin Nakata! :)

        Kitabı okurken aklınıza bir sürü soru takılacak : Nakata ile Kafka'nın bağlantısı ne , Kafka'nın annesi ve ablası kim , babası niye böyle bir kehanette bulunmuş , gibi gibi... Ama kitabın sonunda hepsi değişik bir biçimde çözülecek. Aynı zamanda kitap size güzel müziklerle ve kitaplarla tanışma imkanı sunuyor. Özellikle Kafka eski rock gruplarının müziklerine hayran. Radiohead , Prince bunlardan bazıları. Kitaplardan ise Binbir Gece Masalları aklımda kalanlardan.

      Kitapta bir söz ise ciddi anlamda dikkatimi çekti ve çok hoşuma gitti. Onu da sizlerle paylaşmak istiyorum.

     '' Dünya; her şey kendi istediğin gibi gitmediği için eğlenceli bir yerdir.''

Benim gibi zaman zaman depresif ruh haline girenlere duyurulur ;)

     Sonuçta; bu kitabı kesinlikle çok beğendim ve inanın yer yer sıkılsam da kitabı okurken çok zevk aldım. Bundan sonra Haruki Murakami favori yazarlarımdan biri olacak ! Unutmadan 1Q84 ve İmkansızın Şarkısı adlı başka kitabları da var , şimdiden onları da okuma listeme ekledim .


 
     Siz bu kitap hakkında ne düşünüyorsunuz?